21 Ocak 2011 Cuma

SUYUN FAYDALARI

Suyun önemini daha iyi vurgulayabilmek için, ben ona “beyaz kan” diyorum. İnsanın yemek yemeden birkaç hafta yaşaması mümkündür. Su içmeden ise insan ancak birkaç gün yaşayabilir.

Prof.Dr. İbrahim Adnan SARAÇOĞLU

Değerli okuyucu, bugün sizlere sudan bahsetmek istiyorum. Suyun yerini hiçbir şey dolduramaz. Etin, sütün, tahılın, sebzenin veya meyvenin alternatiflerini bulabilir ve aralarında seçim yapabilirsiniz. Suyun alternatifi kesinlikle yoktur.

Suyun önemini daha iyi vurgulayabilmek için, ben ona “beyaz kan” diyorum. İnsanın yemek yemeden birkaç hafta yaşaması mümkündür. Su içmeden ise insan ancak birkaç gün yaşayabilir.

8 Aralık 2010 Çarşamba

Sarımsak Sigarayı Bırakmaya Yardımcı Oluyor

Karaciğer rahatsızlıklarına, şeker hastalarına, gut, siyatik, baş dönmesi, kulak çınlaması, sindirim sistemi hastalıklarına, yara ve mantarlara karşı olumlu etkileri olan sarımsak, uzmanlar tarafından sigara tiryakilerine de öneriliyor.

Sarımsağın içeriğindeki; manganez, silisyum, kükürt gibi madensel tuzlar, sülfür bileşikleri ve daha birçok madde ile iyi bir antibiyotik ve antioksidandır. Düzenli tüketilmesi halinde vücudumuza faydaları saymakla bitmiyor.

Kandaki şeker miktarını dengeleme etkisi nedeniyle doğal bir ilaç sayılan sarımsak, Sigaranın zararlarını azaltmak için sigara tiryakilerine de tavsiye ediliyor. Nikotinin zararlarını azaltan sarımsağın günde 2-3 diş yenmesini tavsiye eden uzmanlar aşırı tüketimin de bazı olumsuz etkilerinin olabileceğini bildiriyor.

1 Aralık 2010 Çarşamba

DNA'nın kendini eşlemesi

DNA REPLİKASYONU
Watson ve Crick, oğul DNA molekülündeki zincirlerden birinin yeni sentezlendiğini ve diğerinin ana DNA molekülünden geldiğini ileri sürdüler. Yani DNA molekülünden bir başka DNA molekülünün sentezlenmesinde zincirlerin yarısı korunmakta ve diğer yarısı yeniden sentezlenmektedir. Bu yüzden DNA eşleşmesi olayı semikonservatiftir. Matthew Meselson ve Franklin Stahl tarafından bu hipotezi desteklemek amacıyla yapılan bir denemede azot kaynağı, olarak yalnız 15NH4C1 ihtiva eden bir ortamda E.coli birçok nesil üretilmiş, ardından bakteriler hemen normal azotlu (I4N) bir ortama transfer edilmiştir. Birbirini takip eden replikasyonlarda elde edilen DNA'lardaki I4N ve l5N dağılımı dansite gradientli denge sedimentasyonu metodu ile belirlenmiştir. l5NH4Cl’lü ortamda üretilen ve bütün DNA'lardaki azotların 15N ile işaretlendiği farzedilen E.colilerin, l4N'lü ortamdaki ilk nesillerine A1, ikinci nesillerine A2 denilirse, bunlardan elde edilen DNA'ların dansite gradientli denge sedimentasyonu sonuçları Şekil 1'de özetlenmiştir.

DNA

 Deoksiribonükleik asit ya da kısaca DNA, tüm hücreli canlıların ve bazı virüslerin biyolojik gelişimleri için gerekli genetik bilgiyi taşıyan bir çeşit nükleik asittir. DNA, canlının özelliklerinin soydan soya geçmesini sağladığı için bazen kalıtım molekülü olarak da adlandırılır.
Bakterilerde ve diğer basit hücreli canlılarda DNA hücrenin içinde dağınık biçimde bulunur. Hayvanları ve bitkileri oluşturan daha karmaşık hücrelerde ise DNA'nın çoğu hücre çekirdeğindeki kromozomlarda bulunur. Enerji üreten kloroplast ve mitokondri organellerinde ve pek çok virüste de bir miktar DNA bulunur.

11 Kasım 2010 Perşembe

AİDS

Hastalığın ortaya çıkmasında dünya bilim topluluğunun ocak 1983’te hastalığa yol açan LAV virüsünün (sonradan bu virüsün adı HİV olarak değiştirildi) bulunduğunu onaylamasına kadar dört yıl geçmiştir. İlk AİDS vakalarının ortaya çıkmasından yirmi yıl sonra, tıbbın salgın karşısındaki tavrı, hastayı ön plana alan köklü bir değişim geçirmiştir. Bugün mucize bir ilacın hâlâ bulunmamış olması, hastalığın yayılmasını engelleme çabalarının koruyucu önlemlerde yoğunlaşmasına neden olmaktadır.

İlk AİDS vakaları 1979’da ABD’de Kaliforniya’da ve New York’ta kaydedildi: hastalar hep eşcinseller ve gençlerdi. Bu ilk gözlem, hastalığın toplumsal algılanması üzerinde çok tehlikeli ve ağır bir etki yarattı. Ama çok geçmeden hastalık eşcinsel olmayanlarda da bulundu, ama bu defa da eroinmanlar, hemofili hastaları ve kan nakli